Bist 100
8.991,6 0%
DOLAR
31,96 -0,29%
EURO
34,49 -0,2%
ALTIN
2.322,44 -0,7%

Türkiye'nin Askeri Gücü ve Bölgesel Rolü

Türkiye'nin askeri gücü ve bölgesel rolü, terörle mücadeledeki kararlılığını ve bölge halklarıyla olan dayanışmasını ortaya koyuyor.

Yayın Tarihi: 07.10.2023 09:59
Güncelleme Tarihi: 27.04.2024 17:11

Türkiye'nin Askeri Gücü ve Bölgesel Rolü

Türkiye'nin Askeri Gücü ve Bölgesel Rolü

Bugün Türk askerinin demirden pençesi altında ezilip yok olan şey, yalnız bir çapulcu sürüsünden ibaret çeteler değil, Türkiye'nin iki asırlık makûs talihidir. Düşmana korku salan bu fırtına, işgallerle ezilip tüm zenginlikleri çalınmış, hain yöneticiler ve işbirlikçi çetelerin gayretiyle birbirine düşman edilmiş halkların yeniden Türkiye'yle buluşmasının habercisidir.

Bölgemizdeki dikta yönetimlerini destekleyip, mezhep savaşlarını tetikleyen, bununla yetinmeyip PKK'ya sınırlarımızın dibinde bir terör devleti kurmaya çalışanlar, terörü finanse ettikleri petrol kuyularının vurulmasıyla şok yaşadılar. Türkiye artık obüslerinin menzilindeki bu türedi yapıya ait ne varsa ortadan kaldıracaktır. Kandil'den Haseke'ye, Tel Rıfat'tan Hakurk'a kadar vurulan her nokta sadece terör örgütünü değil, bölgemizi sömüren efendilerini de hedef alıyor.

Irak ve Suriye'yi işgal edip bölgedeki etnik ve mezhebi zenginlikleri bir çatışma konusu haline getiren İngiltere ve Fransa'ya, halen bu emperyal hedeflerin taşıyıcısı ABD'ye güçlü bir mesaj bu harekât. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "üçüncü taraflar teröristlerin etrafından uzaklaşsın" diyerek vurguladığı bu güçlü siyasi ve askeri çizgimizin muhatabı sadece bu ülkeler değil. PKK'yı kuruluşundan bu yana destekleyip büyüten Esat rejimi ve hem Irak'ta hem de Suriye'de beslediği militanlarla Türkiye'ye ve bölge halklarına karşı mezhepçi bir düşmanlık besleyen İran'daki molla rejimi de bu sözlerin muhatabı.

Bu yapıların tamamının Karabağ Savaşı'nda Ermeni çeteleri desteklemesi tesadüf değil. Bu rejimlerin tamamının Kıbrıs davamızda Rumları desteklemesi tesadüf değil. Sadece bugün değil, tarih boyunca da aralarında kirli bir işbirliğinin olduğunu biliyoruz. Buna karşın Türkiye mezhep ya da etnik kimliği farklı olan tüm dindaş ve soydaş halklarla güçlü bir iş ve kader birliği kuruyor. Karabağ'da Azerbaycan Türklerinin yanında yer alarak hiç yıkılmayacak bir gönül köprüsü inşa ediyor. Suriye'de milyonlarca Arap, Türk ve Kürt'ü hain terör saldırılarına karşı himaye ederken, bu insanların evlatlarından büyük bir ordu kurmayı başarıyor. Ve bu ordu DEAŞ ve PKK'yı binlerce kilometrekarelik alandan temizlediğimiz operasyonlarda en büyük destekçimiz oluyor.

Bir gün ABD ve diğer yabancı güçler bölgemizden çekip gidecek. Binlerce yıldır birlikte yaşayan bu halklar ise yine yaşamaya devam edecek. Önemli olan tıpkı Moğol İstilası'na benzeyen bu felaket çağında kimin nerede durduğu olacak. Halkları birbirine düşman edenlerin mi, yoksa zulme uğrayan milyonların yarasını saranların safında mı yer alacağız" İşte Türkiye'nin askeri ya da siyasi tüm operasyonlarından bile daha değerli olan gücü burada yatıyor. Çünkü Türkiye gücünün tüm sınırlarını zorlayıp daima hakkın ve adaletin yanında; terörün, diktatörlüklerin, bölücülüğün ve fitnenin karşısında yer alıyor. Ya böylesi bir zamanda "Suriye'de ne işimiz var" TSK'yı derhal Irak ve Suriye'den çekeğiz" diyenler iktidarda olsaydı halimiz nice olurdu"